Reklam
Tarih : 2025-06-04 17:18:25

Dr. Samim Saner: Gıda güvenliği belge değil, kültür olmalı

TÜGİS’in “Gıda Güvenliği: Bir tehdit mi yoksa fırsat mı?” webinarında konuşan Dr. Samim Saner, şeffaflık ve izlenebilirliğin günümüzde tüketicinin vazgeçilmez talebi olduğunun altını çizdi. “Gıda güvenliği, duvara asılan bir belge değil, en üstten en alta tüm çalışanların kültürü olmalı” diyen Saner, akademisyenleri gıdada dezenformasyona karşı dijital mecralarda daha aktif aksiyon almaya davet etti.

Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜGİS), yeni nesil sendikacılık faaliyetlerinin yanı sıra güvenilir gıda kültürünün yaygınlaştırılması konusunda çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda Gıda Güvenliği Derneği Genel Başkan Yardımcısı ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Samim Saner’in konuk edildiği “Gıda Güvenliği: Bir tehdit mi yoksa fırsat mı?” webinarında; gıda güvenliğinin risk ve fırsat boyutları, tüketici güvenini güçlendirecek şeffaflık adımları ve gıdada tağşişten iklim krizine uzanan temel konular ele alındı.

“Güvenilir gıda, güvenilir işletmede üretilir”

Değerlendirmesinde gıda güvenliğinin her şeyden önce üreticinin değerlerine ve ilkelerine bağlı olduğunu ifade eden Dr. Samim Saner, “Günümüzün tüketici standartlarına göre gıda ürünlerinin üretim süreçlerinin görülmesi ve firmaların şeffaf bir şekilde paylaşması gerekiyor” dedi. Tüketicilerin artık ürün etiket bilgilerini saniyeler içinde sorguladığını belirten Saner, firmaların tarladan sofraya olan yolculukta izlenebilirlik teknolojilerini benimsemesinin önemini şeffaflık ve uluslararası kabul edilebilirlik çerçevesinde vurguladı.

“Gıda mevzuatımız uluslararasıdır!”

Türk gıda sanayisinin gıda güvenliğinde aldığı mesafeyi ve çözüm bekleyen eksiklerini de özetleyen Dr. Samim Saner, “Avrupa Birliği standartlarında uluslararası bir mevzuat altyapımız var. Ana çerçeve olarak sektör için bunun belirleyici bir etkisi ve avantajı bulunuyor. Kaydettiğimiz diğer bir önemli gelişme de gıda sektörünün uluslararası ticarette ortak gıda güvenliği dilini konuşacak kapasiteye ulaşmasıdır. Üçüncü olarak laboratuvar altyapısı bakımından büyük ilerleme kaydettik. Uluslararası standartlarda ve akreditasyona sahip laboratuvarlarımızın artık yurtdışına bile hizmet ihraç eder duruma geldiğini söyleyebiliriz” dedi.

Geliştirilmesi gereken noktaların da altını çizen Saner, “Gıda güvenliğinde hâlâ en zayıf halkamız gıda güvenliği kültürü meselesi. Pek çok işletme belgeyi duvara asmak için alıyor, prosedürlerini tamamlıyor; ama gıda güvenliğini içselleştirmiyor. İkinci büyük eksiğimizse gıda okuryazarlığı; tüketici ne yazık ki etiketi doğru okuyamıyor; ya yanlış anlıyor ya da hiç bakmıyor. Dolayısıyla hem kültürü yaygınlaştırmak hem de gıda okuryazarlığını artırmak, sektörümüz ve halk sağlığı için kritik öneme sahip” ifadelerini kullandı.

“Hem tüketiciyi hem de ‘Türk malı’ imajını korumamız gerekiyor”

Son yıllarda Türkiye gündemini sıkça meşgul eden gıdada hile konusuna da değinen Dr. Saner, “Tarım Bakanlığı’nın taklit-tağşiş listeleri denetimin işlediğini gösterse de, kayıtlı firmalarda dahi ihlal örnekleri görünce tüketici ‘demek ki her üründe hile var’ endişesine kapılıyor. Oysa kaç numunede kaç olumsuz sonuç çıktığı yüzdelerle ve istatistik değerlendirmelerle açıklansa, sorunun gerçek boyutu görülür; böylece hem sektörün emeği boşa gitmez hem de tüketici güveni pekişir” dedi.

“Hileyi ihmalden ayıran temel çizgi kasıttır” diyen Saner, “Ancak konuyu yalnızca ürün içeriğine bir şeyin eklenmesiyle veya çıkarılmasıyla sınırlı olarak düşünmemeliyiz. ‘Light’ olmayan ürüne ‘light’, vegan olmayan ürüne ‘vegan’, organik olmayan ürüne ‘organik’, ‘glütenli’ ürüne ‘glütensiz’ şeklinde etiketlemek de hiledir; çünkü tüketici ürünü etikette gördüğü bilgiler nedeniyle satın alır. Üstelik bu boşluklar dış ticarette de karşımıza çıkıyor. Örneğin İngiltere’de yayımlanan son raporda Türk balındaki taklit vakaları özellikle vurgulandı. Küresel rakiplerimiz bu zafiyetleri fırsata çeviriyor. Dolayısıyla iç pazarda tüketiciyi, dış pazarda da ‘Türk malı’ imajını korumak için gıda hileleriyle daha geniş ve kararlı bir mücadele yürütmeliyiz” şeklinde konuştu.

Sıcaklıklar pestisit kalıntısını artırıyor

İklim değişikliğinin hem dünyayı hem de Türkiye’yi her geçen yıl daha fazla zorlayacağına ve gıda güvenliği üzerindeki baskıyı artıracağına dikkat çeken Dr. Samim Saner gıda toksikolojisinin önemine de değindi. Saner; “Sıcaklığın artması böceklerin yaşam döngülerini uzatarak ürün kaybını artırıyor. Ürün açısından zararlı olan bu canlılarla mücadele ise pestisit ihtiyacını yükseltiyor ve bu da yine gıdalardaki pestisit kalıntısı şeklinde karşımıza çıkıyor” dedi.  

“Akademi sorumluluk üstlenmeli”

Webinarın son bölümünde üniversiteler ve bilim camiasının, gıda güvenliği konusunda daha aktif bir şekilde rol almasının önemini vurgulayan Dr. Samim Saner, “Gıda mühendisliği, ziraat, veteriner hekimlik ve beslenme bölümlerindeki öğretim üyelerinin; bilimsel doğruları cesurca dile getirip, karmaşık verileri halkın anlayacağı yalın bir dile indirgemeli. Sosyal medya çağında bunun için çok uzağa gitmek gerekmiyor: YouTube’da iki dakikalık bir video, X’te birkaç gönderi veya Instagram’da yanlış bilgi içeren bir paylaşımın altına ‘Bu iddianın bilimsel dayanağı yok’ yorumu eklemek bile dezenformasyonun hızını kesmeye yetebilir” ifadelerini kullandı.  

TÜGİS Hakkında

Ülkemizin ilk işveren sendikalarından TÜGİS, aynı zamanda Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) kurucu üyesidir. Üyeleri arasında ülkemizin önde gelen gıda üreticilerinin yer aldığı TÜGİS, yarım asrı aşkın süredir Türk gıda sanayiinin gelişmesi ve uluslararası pazarlardaki rekabet gücünün artırılması adına öncü çalışmalara imza atmaktadır. TÜGİS, faaliyetlerine başladığı 1961 yılından bu yana sosyal diyaloğa, çalışma barışına ve gıda sanayiinin gelişimine kesintisiz katkıda bulunan yenilikçi bir sivil toplum örgütüdür.

Resim 6

 

  Hibya Haber Ajansı

© Copyright 2025 sozmecliste.com.tr Tüm Hakları Saklıdır.
Web sitemiz Hibya Haber Ajansı Abonesidir.